Son birkaç haftadır hem bölgemizde hem de ülkemizin batı bölgelerinde art arda depremler olmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki deprem kendisini unutturmaya niyetli değil. Deprembilimcilerin ekranlardan ya da sosyal medya hesaplarından sık sık paylaşımlar yapmaları, önümüzde ciddi depremlerin olacağını işaret ediyor gibi.
Önümüzde büyük deprem olma ihtimali dururken özellikle merkezi ve yerel yöneticilerin bu noktada gerekli adımları atmada yavaş davranmalarını anlamak mümkün değil. Daha on ay kadar önce neredeyse ülkemizin yarısının çöktüğü bir deprem yaşadık. Ve fakat gelin görün ki sanki deprem olmamış gibi binalar yine denetimsiz, kontrolsüz yükselmeye devam ediyor.
Bilindiği gibi üç yıl önce ilimizde de büyük bir deprem yaşadık. Peki, ibret alındı mı? Ne yazık ki TOKİ marifetiyle yapılanlar hariç, yine binalar on-on beş kat olarak yükselmeye devam ediyor. Ne merkezi hükümet ne de yerel yönetimler “siz ne yapıyorsunuz burası deprem bölgesi demiyor.” Denetleme görevini yerine tam manasıyla getirmiyor.
Oysa binalar yapılırken, özellikle temel atılırken mutlaka devlet görevlilerinin ve ilgili yüklenici firmanın denetimde bulunması lazım. Kontroller taviz verilmeden yapılmalıdır.
Galiba depremlerde yaşanan trajedileri çabuk unutuyoruz. Onlarca kat binanın kağıt gibi nasıl çöktüğünü çok çabuk unuttuk. Yıkılmaz denilen, cennetten köşe olarak satılan binaların nasıl akordeon gibi çöktüklerini çabuk unuttuk.
Ekranlardan ya da bizzat şahit olduğumuz; çocuğunu enkaz altından çıkarmaya çalışanları gözleri yaşlı bekleyen anne babaları unuttuk. Yakınlarının üzerindeki enkazı canla başla kaldırmaya çalışan görevlilere yalvarırcasına boynu bükük bakanları unuttuk.
Enkazdan çıkarılmak üzereyken “başım açık bir örtü bulun öyle çıkarın” diye seslenen teyzeleri unuttuk. Enkazın altından günlerce aç susuz kalan ve fakat hayata tutunan bebekleri, çocukları unuttuk. Bütün ailesini depremde kaybeden ve yıkılan evinin önünden ayrılmayan, ağlamaktan gözleri neredeyse görmez olmuş annelerin ya da babaların o hallerini çabuk unuttuk. Her şeyden önce binalarımızı yine rant yeri olarak düşündük. Önemli olan binaların sağlam olması demedik bize buradan kaç daire düşerin hesabına düştük.
Öte yandan devlet, mağdurlara TOKİ marifetiyle daire verdi. Gelin görün ki depremzede, kendisine tahsis edilen daireyi ya kiraya ya da gayrı resmi satışa vererek kendisi başka yerlerde ikamet ediyor. Öyle anlaşılıyor ki deprem ya da benzeri felaketlerden pek de ibret almıyoruz. Sonra da deprem olunca bina öldürüyor, sel olunca su öldürüyor.
Hâlbuki artık depremin veya binanın değil, yıkılınca binayı yapanın insanı öldürdüğü ortadadır. Derenin içine ev yapanın evini sel değil oraya ev yapanın öldürdüğü ortadadır. Artık felaketlerden ibret alarak gelişmemiş ülke görüntüsünden çıkmamız gerekiyor vesselam.