Cemil Turgut

EĞİTİM-ÖĞRETİMDE YENİ METODLAR OLMALI

Cemil Turgut

Bildiğiniz gibi bu hafta yeni eğitim-öğretim dönemi başladı. Başladı başlamasına da, öğretmen açığından tutun da, birçok ilde ve özellikle de deprem bölgelerinde sağlam okul ihtiyacına kadar yine birçok problemle başladı. Nedense okulların fiziksel altyapısı, öğretmen görevlendirilmeleri ve eğitim için diğer ihtiyaçlar okullar açılınca ilgililerin akıllarına gelir.

Bu tespitlerden sonra gelelim eğitim öğretimdeki eskimiş metotların yerine yeni metotlar ne olmalı sorusuna.

Öncelikle bireyin yetiştirilmesinde sadece bilgi odaklı bir eğitim modelinin doğru ve yeterli olmadığı bütün pedagogların neredeyse ortak görüşüdür. O halde yeni metotlardan birinin davranış biçimini şekillendirmeye yönelik olması gerekmektedir. Bireyin en temel davranışlarını; sevgiyi, iyi, doğru ve dürüst olmayı, çevreyi korumayı, insani değerlere önem vererek şekillendirmeliyiz.

Öte yandan artık sararmış teksir kâğıtlarındaki notlar gibi sararmış zihinlerdeki bilgileri bırakıp güncel ve yeni araştırmalarla donatılmış bilgileri öğrencilere aktarmak gerekir. Yani tıpkı bilgisayarı abdeyt (ubdate) etmek gibi bilgide güncelleme yapmak zorunludur.

Bir başka öğretim yaklaşımı, öğrencilerin öğrenmeye aktif olarak katılımının sağlanmasıdır. Her öğrenci aynı derece zeki değildir ancak her öğrencinin bir öğrenme düzeyi vardır. Bu bağlamda her öğrenciye öğrenme şansı verilmelidir. Öğrenmeyi sadece zeki öğrencilere odaklanarak diğer öğrencileri görmezden gelerek gerçekleştirmek büyük bir haksızlıktır. Otuz yedi yıllık eğitim öğretim hayatımda şahit olduğum en temel hususlardan biri her öğrencinin mutlaka bir eğitim düzeyinin olduğudur. Kimi öğrenci bir dakikada öğrenir, kimi öğrenci bir saate öğrenir. Kimi öğrenci bir makineyi söküp takmayı kimi öğrenci bir ahşaba şekil vermeyi kimi öğrenci bir resme canlı gibi görüntü vermeyi en alasıyla öğrenir. Bu bakımdan her öğrenciye hakkı olan öğrenmeyi üşenmeden vermek lazım.

Anladığımız kadarıyla MEB de bu dönem eğitim öğretimle ilgili; başta derslerde cep telefonu olmak üzere bazı önlemler almayı düşünüyor. Esasen birçok öğretmen ve velinin isteği de bu yönde. Kendimden biliyorum ders anlatırken öğrencilerin bir kısmı cep telefonlarıyla meşgul oluyor dolayısıyla dersi dinleyemiyorlar. Oysa derslerin konuları bir zincirin halkaları gibidirler. Nasıl ki zincir koptuğunda diğer halkalarla bağlantı kopar, bunun gibi bir konuyu kaçırdınız mı diğer konularla bağlantı kurmak da zorlaşır.

Öğrencilere özgüven kazandırmak öğrenmenin bir başka metodudur. Birçoğumuz yaşamışızdır, öğretmen bir soru sorar cevabı bildiğimiz halde çekinir soruya cevap vermeyiz. İşte bu özgüven eksikliğidir. “ kim bu soruya cevap verecek” şeklinde değil de rastgele öğrencilere söz hakkı vererek öğrencilerin özgüven kazanmalarına katkı sağlamak yerinde olur. Bir soruya doğru cevap veren öğrenci diğer sorula da iştahla cevap vermek ister.

Yine üniversite sınavını hedef olmaktan çıkarmak gerekir. Öncelikle mesleki eğitimi yeniden canlandırmak ve öğrencileri özendirmek gerekir. Bütün gelişmiş ülkelerde mesleki eğitim en çok önem verilen ve ülkenin ekonomik gelişimine en çok katkı sağlayan eğitimdir.  Üniversite hayatı mesleki eğitimle de devam edebilir. Gelişmiş ülkeler ara eleman ihtiyacını mesleki eğitimin üniversite kademesiyle temin etmektedirler. Hatta birçok sanayici kendi üretimine yönelik MYO’lar açarak eleman ihtiyacını karşılamaktadırlar.

Tabi ki öncelikle mesele eğitimde sistemin değişmesidir. Ancak eğitimde hiç olmazsa öğretim metotlarının gözden geçirilmesi ile başlamak ve sistemin uzun vadede revize edilmesiyle devam etmek yerinde olacaktır kanaatimizce.

Eğitimde birçok metodan bahsedilebilir elbette. Ve fakat konu oldukça geniş ele alınması gereken bir konu olduğu için bir gazetenin köşesine sığmayabilir. İlerde yeniden üzerinde değerlendirmeler yapmak üzere diyelim vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları