İnsanoğlunun yaratılışından itibaren vazgeçemediği en önemli özelliğinden biri de güzel sözler söylemeye olan ihtiyacıdır. Önceleri gelişigüzel söylenen sözler daha sonraları belli kurallar oluşturularak söylenmiş ve insanları içten etkileyen sistematik bir söyleyiş biçimi ortaya çıkmıştır.
İnsanoğlu, tarihin hemen her devrinde içinde hapsolmuş bir takım duygu ve düşüncelerini en iyi, şiir yoluyla dile getirmiştir. Bu bağlamda şiir, aslında en etkili ifade biçimlerinden birini oluşturmuştur. İnsanoğlu kızmış, sevinmiş, acı duymuş, aşık olmuş, hüzünlenmiş olduğu duygularını şiirle ifade etmiştir. Devlet yönetirken, halka seslenirken, siyaset yaparken, toplumu aydınlatmayı görev addederken de zaman zaman şiiri aracı kılmıştır.
Şiirin ne kadar etkili bir anlatım tarzı olduğunu şiir üstatlarından alıntılar yaparak ortaya koymaya çalışalım. Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri kabul edilen Fuzuli’yle başlayalım isterseniz. Felsefenin temelinin sorular olduğu hepimizce malumdur. Nasıl? Niçin? Neyiz? Kimiz? Nerden geldik? Nereye gidiyoruz? Gibi sorular deyim yerindeyse felsefenin alt yapısını oluşturan sorulardır. Fuzuli de hakkında belki binlerce sayfa yazı yazılan felsefeyi bir beyte bakın nasıl sığdırıyor.
Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedür?
Men kimem saki olan kimdür meyü sahba nedür?
Bu dünyada bulunduğumdan dolayı öyle sarhoşum ki, dünya nedir, ben kimim, içki sunan kimdir, içki ve kadeh nedir? Bunu bir türlü anlayamıyorum. Aslında şunu söylemek istiyor şair. Kimiz, neyiz, nerden geliyoruz, nereye gidiyoruz, bu dünyaya neden geldik, Tanrı kim, yeryüzü nedir? Kısaca bütün bu olup biten nedir anlamakta güçlük çekiyorum. İşte felsefenin de sorduğu bunlar değil mi?
Yine şiirin gücünü ortaya koyması bakımından Fuzuli’den yalnızlıkla ilgili bir beyti alıntı yapalım.
Ne yanar kimse mene ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
O kadar büyük bir yalnızlık içerisindeyim ki bana kendi gönül ateşimden başka yanacak hiç kimse yok. Ve o kadar büyük bir yalnızlık içerisindeyim ki sabah rüzgarından başka kapımı açan kimse yok.
Yalnızlıkla ilgili yüzlerce sayfa kitap yazılmış, belki binlerce şiir yazılmış fakat yalnızlığı acaba bu kadar etkileyici bir şekilde ifade eden bir başka yazı, şiir veya ifade olabilir mi?
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Şair padişahlarımızdan Kanuni’nin yukarıdaki beytine ne dersiniz? Devlete ve sağlığa ne kadar büyük bir önem verilmesi gerektiğini yine ne kadar etkili bir şekilde anlatmış. Küresel salgınların olduğu bu günlerde bu beytin kıymetini ne kadar iyi anlıyoruz değil mi?
Çağımız şairlerinden Necip Fazıl Kısakürek, aşağıdaki dörtlükte sevgiliyi ne kadar büyük bir arzuyla beklediğini anlatırken insanın dehşete kapılmaması mümkün değil.
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ve ne şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Daha bunlar gibi yüzlerce örnek vermemiz mümkün.. Öyle zaman olmuş ki şiir baş kesmiş Nef’i’de olduğu gibi, öyle zaman da olmuş ki şiir “yağ ile bal olmuş” Yunus’taki gibi. İşte şiirin yüzyıllarca insanlar tarafından duyguların ifadesi için kullanılması aslında şiirin gücünden kaynaklanmaktadır.