Tarihe meraklı olanlar bilirler Romanya’nın Eflak ve Boğdan bölgesi uzun yıllar Osmanlıya bağlı kalmıştır. Romanya’nın güneyindeki Eflak Boğdan bölgesinin valisi Osmanlıya bağlılığının işareti olarak iki oğlunu Osmanlı sarayına rehin olarak bırakır. Valinin oğulları Osmanlı sarayında Fatih Sultan Mehmet ile birlikte büyürler. Öyle ki biri Fatih'in oyun arkadaşıdır ve Fatih'e olan sevgisinden dolayı onunla kan kardeşi olur.
Adı Vlad olan bu çocuk, Fatih tahta geçince Eflak voyvodalığına getirilir. Voyvoda Vlad uzun yıllar Osmanlıya bağlı kalır. Ancak bölgede sert milliyetçilik rüzgârları esince Macar beyleri, Vlad’ın da gönlünü okşar ve Osmanlıya karşı kışkırtarak bölgenin liderliğini yapmasını isterler. O’na babasının ejderha süslü kılıcını ve eski Romanya’da şeytanın oğlu anlamına gelen “dracul” unvanını verirler. Böylece Kont Drakul efsanesi de başlar.
Kont Drakul etrafındakilerin adeta kanını içmeye, emmeye başlar. Bu yetmez özellikle Müslümanları ve düşmanlarını kazığa oturtur. Adı artık kazıklı Voyvodadır. Rivayet odur ki kazığa oturttuklarından birçok kişinin kanını içer. Bütün bu caniliklerden elbette kardeşi Fatih’in de haberi olur ve eski günlerin hatırına bir mektup yazarak yaptıklarından vazgeçmesini ister. Ancak Kont Drakula yaptıklarından vazgeçmek bir tarafa Fatih’in elçilerini de kazığa oturtur.
Fatih’in artık dayanacak gücü kalmamıştır ve görevlendirdiği bir valiyle Kont Drakula’yı öldürtür ve başını İstanbul’a getirtir. Böylece Kazıklı Voyvoda efsanesi de biter. Kazıklı Voyvoda ya da Kont Drakula efsanesi biter ama neredeyse sonraki her yüzyılda Çar İvan, Kanlı Mary, Kanlı Kontes Elizabeth, Hitler, Mussolini, Stalin, Mao, Pinochet, Sırp kasabı Karazdiç gibi yeni Kont Drakulalar çıkar. Hepsi hükmettikleri topraklarda acımasızca insanları katlettiler.
Bu yüzyılda da kan içen, bebek öldüren, kadın, yaşlı, genç, ihtiyar demeden büyük katliamlar yapan, şehirleri yakıp yıkan ve Kont Drakula’ya ve acımasız katillere rahmet okutacak kadar vahşi olan bir cellât çıktı. Ne yazık ki bu defa kan emici bu cellâdın arkasında onlarca Kan emici daha var. Üstelik bu kan emiciler kendilerine “medeni” diyerek bu yüzyılın Kan emicisine sahip çıkıyorlar.
Aslında yaptıkları malumun ilamından başka bir şey değildi. Zira yıllarca Afrika’da, Asya’da, özellikle Ortadoğu’da yaptıkları aynı şeydi. İnsanları acımasızca, türlü işkencelerden geçirerek, kadınların namuslarına tasallut ederek, çocukların kanını akıtmak bu “”medeni” dünyanın en önemli şiarıydı. Elbette insanlığın olduğu yerde vahşet olur tarih boyunca olmuştur da. Ancak kendilerine “medeni” diyen ABD ve Batılı devletler dünyayı kandırmaya onlarca yıldır devam ediyorlar.
Bu yüzyılın en büyük Kont Drakulası Netanyahu ve İsrail de nasıl olsa “medeni” dünya arkamda diyerek bütün canavarlığını ortaya koyuyor. Hastaneleri, okulları, ambulansları bombalıyor, Gazze’de canlı olan her şeyi yok etmeye, Filistinlileri soykırıma bile değil tamamen yok etmeye adeta tarihten silmeye çalışıyor.
İsrail’in ve Netanyahu’nun katliamları neticesinde binlerce şehidimiz oldu. Elbette hapsi şimdi cennetteler. Ve fakat bu vahşeti, canavarlığı dünyaya anlatma noktasında da bir fırsat geçti İslam dünyasına. Daha önce defalarca İsrail’in yaptığı vahşi katliamlar dünyaya anlatıldı. Ancak dünya hep görmezden ve anlamazlıktan geldi. Şimdi dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde İsrail ve yandaşı canavar ülkeler protesto ediliyor. Ve öyle anlaşılıyor ki bu protestolar artarak devam edecek.
Tarihin gelmiş geçmiş en vahşi, en canavar, en acımasız kan emicisi Netanyahu ve İsrail’in yaptıklarının hesabı elbette sorulacak. Ancak bu kendiliğinden olmayacak.. Hızla bilime, teknolojiye, yönelerek Müslümanlar bir an önce kendilerine çeki düzen vermelidirler. Zira zafere ulaşmak için çalışmak, okumak ve üretmek gerekmektedir.