Kadı Nasrettin Hoca’nın makamına iki müşteki çıkmış. Hoca, ilkini dinledikten sonra “Haklısın.” deyip davayı onun lehine sonuçlandırmış. Diğeri feveran edip Kadı Nasrettin’e serzenişte bulunmuş. “Daha beni dinlemediniz!”
Kadı Nasrettin, adamın yüzüne şöyle bir bakmış ve cevabını vermiş.
“Seni dinlersem kafam karışır”
***
Kadılık bana göre bir iş değilmiş diyen Nasrettin Hoca, düşünüp taşınmış bir balıkçı dükkânı açmaya karar vermiş. Dükkânın tepesine de “BURADA TAZE BALIK SATILIR” yazan büyük bir tabela asmış.
Balık almaya gelen bir müşteri tabelaya dikkat kesilmiş ve “Tabelada neden “BURADA” yazıyor?” diye sorunca, Hoca, “Adam haklı.” Deyip, tabeladan “BURADA” kelimesini kaldırmış.
Sonra başka bir müşteri gelmiş ve “ “SATILIR”? Tabii ki satılır. Bağış yapmıyorsun, öyle değil mi?” deyince Hoca, “SATILIR” kelimesini de tabeladan kaldırmış.
Üçüncü müşteri gelmiş ve “ “TAZE BALIK”? Taze olmak zorunda… Bayat balığı senden kim alacak?” deyince Hoca, “TAZE” kelimesini de tabeladan çıkartmış. Tabelada sadece “BALIK” kelimesi kalmış.
Dördüncü de gelerek “ “BALIK”? Bunu çıkartmak ne iyi olur! Zaten bir kilometre öteden kokusunu alabilirsin” demiş. Hoca Nasrettin “Sen de haklısın” deyip tabeladaki son kelimeyi de silmiş.
Beşinci bir müşteri gelip demiş ki, “Dükkânın tepesine boş bir tabela asmanın ne anlamı var? Sök gitsin” Hoca da üzgün bir halde tabelayı söküp, çöpe atmış...
Sahneye altıncı bir adam gelmiş ve hamsinin kilosunu sormadan şöyle demiş.
“Bu kadar büyük bir dükkân açtın. “BURADA TAZE BALIK SATILIR” yazan bir tabela asamıyor musun?”
***
Nasrettin Hoca, oğlunu eşeğe bindirip pazara doğru yola koyulur.
Yoldan geçenlerden biri “Hey gidi zamane gençleri! Koca kavuğu ile şu âlim ve ihtiyar babasını yayan yürütüyor da kendisi rahat rahat eşekle gidiyor." diye söylenir.
Hoca bunu duyunca endişelenir. Oğlunu indirip, kendi eşeğe biner.
Biraz yol aldıktan sonra bu defa bir başkası “Hoca, senin saçın, kıçın ağarmış. İşte geldin gidiyorsun. Koskoca halinle eşeğe binmiş, zavallı çocuğu yürütüyorsun" diye takılır.
Bu söz üzerine Hoca’nın kafası iyice karışır. Bu defa oğlunu da eşeğe bindirir. Böylelikle her ikisi eşeğe binmiş olur.
Hoca ile oğlunun birlikte bindiğini görenler, "Amma insafsızlık ha! Bir eşeğe iki kişi biner mi? bir de Hoca olacaksın… Ayıp ayıp!" şeklinde serzenişte bulununca her ikisi de eşekten iner, eşek önde, onlar arkada yürümeye başlarlar.
İleride rastladıkları tanıdık biri "Allah aşkına Hoca! Eşek yüksüz giderken, siz de arkasında yürüyorsunuz. Bari biriniz binsenize!" deyince Hoca oğluna dönüp, "Gördün mü oğlum!” der.
“Halkın ağzı torba değil ki büzesin. Bırak el âlem ne derse desin. Sen sen ol, daima doğru bildiğini yap! "
***
İnsanları dinlemeye devam edersen daha çok aklın karışacak; zaten bu şekilde aklın karışmış duruma geldin. Çevrende pek çok insan var ve hepsi farklı tavsiyelerde bulunuyorlar. Nenen, deden, annen, baban, abin, ablan, hocan, arkadaşın… Çevrende kim varsa…
Rahmetli dedem çocukken bana “Bunu bele etme, şunu şöyle et” gibilerden nasihatte bulunmuştu da nenem duyunca sinirlenip dedeme basmıştı kalayı…
“Bırak çocuğa nasihat etmeyi… Senin nasihatini dinleyen en çok senin gibi olur. Sen sahan bak! Sen ne olmuşsun? Bırak çocuk kendisi olsun.”
Onların hepsi de iyi niyetli, ancak bilinçli değiller; öyle olsalar sana tavsiyede bulunmazlar. Sana bir iç görü verirler, tavsiye değil. Sana ne yapman, ne yapmaman gerektiğini söylemezler. Senin daha farkında olmanı daha bilinçli olmanı sağlamak için davranışlarıyla eylemleriyle sana örnek olurlar ve sen ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiğini kendin görebilesin diye...
Sen sen ol! Daima doğru bildiğini yap!