Türk Telekom’un efsane Pazarlama Dairesi Başkanı Fazlı Köksal Baba’nın “Teftiş Yalnızlığı” adlı eserinin ikinci cildinin elime ulaşmasından dolayı çok mutluyum. Değerli büyüğüme; bu kıymetli hediyesinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Fazlı KÖKSAL Bey’in, ülkemizin üç önemli kuruluşu olan PTT, Türk Telekom ve OGM’de geçen 40 yıla yakın çalışma hayatının 35 yıllık bölümünü müfettiş olarak yürütmesi, müfettişlik yıllarındaki izlenimlerini ve deneyimlerini not tutarak, nihayetinde bu notları okuyucular için hazine değerinde, kurumlar için ise kurumsal hafıza kıymetinde yaklaşık bin sayfalık bir esere dönüştürmesi gerçekten takdire şayan… Bu emek ve düşünce ürünü eseri bizlerle buluşturduğu için kendisine tekraren teşekkür ediyorum.
Türk edebiyatında “Anı” türü olarak kabul edilen bu eser, zengin içeriğiyle bir “otobiyografi”, “gezi”, “tarih”, “deneme” veya bir “yönetim” kitabı olarak ya da tüm bunları kapsayan bir eser olarak da değerlendirilebilir.
Fazlı KÖKSAL Bey, “Teftiş Yalnızlığı 2” adlı eserinin önsözünde, “Anının onlarca tanımı yapılmıştır. Ben Cemil Meriç’in tanımlamasını beğenirim. “Hatırat, smokinli fotoğraf çektirmektir.” Cemil Meriç’in bu tanımı çok yerindedir. Çünkü anıların en önemli özelliği subjektif olmaları, yazanın o dönemi kendi bakış açısından yansıtmasıdır. Genelde rötuşludurlar. Ama anılar smokinli de olsa bir fotoğraftır. Kurmaca edebi türlere nazaran daha gerçektir.” der.
“Teftiş Yalnızlığı” adlı eserin birinci cildini büyük bir keyifle okumuş, PTT ve Türk Telekom’da geçen yıllarıma dair anılarımı tazelemiş, yer yer hüzünlenmiş yer yer kahkaha atıp gülmüştüm. Bir yanıyla böyle duygusal bir devinim yaşarken diğer yandan çalıştığım kurumlara dair bilmediğim pek çok husus hakkında bilgilenmiştim.
“Teftiş Yalnızlığı 2” yi de okurken aynı duyguları yaşayacağımı ön görüyorum. Bugün elime ulaştığında kitabı elime alıp alıcı bir gözle seyrettim ve hemencecik sayfalarını taramaya başladım. “İçindekiler” kısmına göz gezdirdiğimde “Yıl 2017 sayfa 506 Elazığ’da” başlığı dikkatimi çekti ve hemen o sayfayı açıp okumaya başladım.
Fazlı KÖKSAL Bey, Elâzığ Orman Bölge Müdürlüğü’nü denetim için geldiği bu bölümde kaldığı otelden bahsediyordu. Şöyle diyordu;
“… Daha sonra Ramada Otel’ine yerleştik. Devletin ödediği konaklama bedeline kalabileceğimiz, temiz, saunası ve küçük spor odası bulunan dört yıldızlı bir oteldi. Ve müşteri salonunda hiçbir otelde görmediğim 500-600 kitaplık bir kütüphanesi vardı. Burada Zebur dikkatimi çekti. Daha önce Kur’an dışında İncil ve Tevrat’ı okumuştum. Ama Zebur’u okumamıştım. Onun için önce Zebur’la başladım, Elazığ’daki kitap okumalarıma. Tevrat’ın özeti gibi geldi bana. Sonra “Uçurtma Avcısı” romanına hayran kaldığım Afganistanlı yazar Halit Hüseyni’nin “Bin Muhteşem güneş” ini okudum. Otel kütüphanesinde uzun süredir okumak istediğim Necip Hablemitoğlu’nun “Köstebek” kitabını bulmak da bir sürpriz oldu…”
Bu satırları okurken hem duygulandım hem de gururlandım.
Sanırım ilk yapacağım iş “Teftiş Yalnızlığı 1” ve “Teftiş Yalnızlığı 2” eserleri otel yöneticilerine hediye etmek ve bu kıymetli eserlerin kütüphanedeki kitaplar arasında yer almasına vesile olmak olacak…
Ümit ediyorum ki;
Birbirinin devamı niteliğindeki bu iki eserin, güzide kuruluşlarımız (PTT, TT ve OGM) farkındalığı yüksek yöneticileri tarafından kaynak bir eser olarak algılanması ve kurumlarının hafızasının canlı tutulması açısından çalışanlarına tanıtımının ve okunmasının sağlanması olacaktır.
Selam ve saygılarımla…