Mehmet Şağbanşua

Bir alıntı,bir fıkra

Mehmet Şağbanşua

“Dostluğu menfaati kadar olanın, yokluğu büyük kazançtır. “

Bu hafta bir kitap alıntısı ve bir Nasreddin Hoca fıkrası ile menzile kilitlenmiş oklarımızı fırlatalım.

Alıntı Nebi Yıldız adlı yazarın "Hayallerin Allah’a Emanet" kitabından.

“Sabredecekseniz hayata sabredin, hayatınızdakilere değil.”

Sabretmek, size yapılan haksızlıklara tahammül etmektir.

Size bunları yapanlarla hayatınıza devam etmek demek değildir.

Eğer hayatınızdaki olumsuzlukların azalmasını istiyorsanız; sabrın ne demek olduğunu ve nelere sabredip nelere dur demeniz gerektiğini iyice öğrenin.

Yaşadığınız her olumsuzluğa Allah’tandır deyip, kabullenip, sabrettiğinizi zannetmeyin.

Mesela bir insan canınızı acıttıysa, canınızın acısına sabredin.

 Ama canınızı acıtan insanı da bir an önce terk edin.

 Hayatınızda kötü gelişen olaylara, maruz kaldığınız haksızlıklara ve başarısızlıklara sabredin.

 Ama bu kötülükleri hayatınıza getiren insanlara da daha fazla tahammül etmeyin.

Size hata yapanı hayatınızdan çıkarmayı ve size zarar veren insanlarla bağlarınızı koparabilmeyi öğrenin.

Unutmayın; Allah sizi kötü insanlarla deneyebilir.

 Ancak bu insanları hayatınızdan çıkarmak ya da hayatınızda tutmaya devam etmek sizin elinizdedir. Kararlı olun!

Korkmayın, şüphe duymayın.

İnsanın hayatını düzene sokabilmek için düzensiz insanları hayatından uzaklaştırmak için verdiği mücadele, ne isyan demektir ne de günah demektir.

Çünkü sabır Allah’tan gelenedir, kuldan gelene değil…

Ben bu aralar aynen yazarın dediklerini yapıyorum.

Çok iyi oluyor.

Hem kitabı hemde önerilenleri sizlere de tavsiye ederim…

Gelelim Nasreddin Hoca Fıkrasına;

Nasreddin Hoca’nın Akşehir kadısı olduğu zamanda makamına bir adam girer.

Bu adamın sıkıntısı olduğu hareketlerinden kolaylıkla sezilmektedir.

Hoca;  “Anlat, bakalım, nedir derdin?” dediğinde adam; 

“Kadı Efendi benim bir tamburam vardı, onu filan adam çaldı, ondan davacıyım.” der. 

Kadının emri üzerine davalı huzura çağırılır.

Kadı;  “Sen bu adamın tamburasını çaldın mı?” deyince adam;

 “Hayır, Kadı Efendi bu tambura benim babamdan kalmıştır, istersen şahitlerimi getirebilirim.” der.  Kadı’nın emri üzerine şahitler davet edilir ve onlardan birincisine; 

“Tamburanın sahibi kimdir?” diye sorulduğunda şahit;

 “Tambura dava edilen adamındır.”

Öbür şahit de;  “Evet aynen öyledir, hatta ben tamburanın beş teli olduğunu bile biliyorum.” der.   Şahitlerin anlattıklarını duyan şikâyetçi ifadelere itiraz edince, Kadı Efendi sebebini sorar.

Bu defa şikâyetçi adam;  “Kadı Efendi, şahitlerden birisi düğünlerin köçeği, birisi şarkıcısı, birisi de …” deyince Kadı adamın sözünü keser ve; 

“Be adam! Böyle bir davada bunlardan daha iyi bir şahit bulunabilir mi?” deyiverir.

Kalın sağlıcakla...

 

Yazarın Diğer Yazıları