10 milyar Japon yeni harcandı.
Bugünkü kurla 2 milyar 600 milyon TL.
Daha anlaşılır şekilde yazayım.
2 katrilyon 600 trilyon TL.
Daha durun, bitmedi.
19 milyona yakında sonradan yapılan sözleşme var.
Anlayacağınız, toplamda 2 katrilyon 619 trilyon TL.
Sonuç.
Elazığ, bildiğiniz Elazığ.
Her şiddetli yağışta aynı görüntüler.
Sokak aralarında yüzen valizler.
Alt geçitlerde boğulmaktan son anda kurtulan araçlar.
Boğulmamak için habire kulaç atan araçlar.
Kapalı Çarşı’da sırılsıklam olan kofikler.
Balık yerine çanta tutmaya çalışan insanlar.
Alt geçitte boğulmaktan son anda kurtarılan araçların sadece markası değişiyor.
Sarı taksi, mavi Reno ,kırmızı Şahin’den sonra siyah doblo.
Sayenizde yüzme öğrenen domatesler.
Karşı kaldırıma yüzerek geçen insanlar.
Gazi Caddesi’nde dükkanına su dolmasın diye çekpasla savunma yapan esnaf.
Tüm bunlar yaşanırken, zat-ı şahaneleri ortada yok.
Her defasında olduğu gibi, zahmet edip bir açıklama yapan yok.
Halkından özür dileme erdemini gösteren bile yok.
Evet, allandıra pullandıra anlattıkları projenin hâlini görmüyor, bir bir hepimiz yaşıyoruz.
Peki, bu kadar sık yaşananlarda kimsenin suçu yok mu?
Tek suçlu, şiddetli yağan yağmur mu?
Bize kalırsa belediye başkanı öyle düşünüyor.
Ve yağmur bu kadar şiddetli yağmazsa, bütün bunlar yaşanmaz diyor.
Öyle düşünmese, hiç beklemez, gereğini yapardı.
Baksanıza, adamlar hep aynı yerden çıkan sorulara her defasında yanıt veremiyorlar.
Aynı sorunları bir türlü çözmeyi başaramıyorlar.
Ama sorunu çözmekle sorumlu olanlar hâlâ o koltuklarda oturuyorlar.
Şehrin katrilyonlarını sel götürüyor.
Olmayan karizması, yağmur sularına kapılmış gidiyor.
Kendileri tüm bunları loca’dan izlemeye devam ediyor.
Bu işler izlemekle olmaz.
Yapılması gereken bellidir.
Efendim, püfden sebeplerle görevden müdür almayı biliyorsunuz.
Ama her yağmur yağışında sizi tüm dünyaya rezil edenlere bir şey yaptığınız yok.
Alın görevden.
Sonradan aklınıza gelen: ekmeği ekmekçiye verin.
Görün bakalım, sorun çözülebiliyor muymuş.
Şimdi diyeceksiniz ki “Ben senin sözünle adam mı alırım görevden?”
Ben de biliyorum, benim sözümle görevden adam almayacağınızı.
Ama vatandaş öyle demez işte.
Bu kadar harcanan paranın ardından halen bunlar yaşanıyorsa artık neler oluyor diye sorar.
Bu işin altında bir çapanoğlu arar durur.
Bu kadar müsamahanın altından bir çapanoğlu çıkar mı, çıkar.
En iyisi siz, bir çapanoğlu çıkmadan gereğini yapın.
Beni boşverin, farz edin ki bir meclis üyeniz istedi bunu.
Bu işin sorumlularını alın görevden.
Kendinizi değilse bile, şehri kurtarın.
Kim mi işin sorumluları?
Siz bilmiyorsanız ben bir ipucu vereyim.
“Gündağlarında Uçarlar” belgeselini izleyin.
Sonra da kırmadan, dökmeden gereğini yapın.
Vallahi ben daha ne deyem, bilmim ki.