Geçtiğimiz hafta, Elazığ Fırat Gazetesi köşe yazarı Emekli Albay Sayın Yavuz Gezer’in kaleme aldığı yazıyı okurken bir kez daha şehir adına derin bir düşünceye daldım.
Eski Elazığ Öğretmenevi ve Atatürk’ün Elazığ ziyareti sırasında kaldığı odaya dair yazdığı satırlar, yalnızca birer hatıra değil; aynı zamanda bu şehrin ruhuna dokunan unsurların birer parçasıydı.
Öncelikle, yazısında ifade ettiği düşüncelerimize de yer verdiği için Yavuz Bey’e teşekkür etmek istiyorum.
Şehir adına ortak hayallerimizi dile getirmesi, bizi yalnızca birer birey olarak değil, bu şehrin geleceği için sorumluluk duyan insanlar da olarak bir araya getiriyor.
Yavuz Bey, yazısında şu çarpıcı ifadeyi kullanmış:
“Üzülme Mehmet Bey. Bizler de üzülmeyelim, herkes kendisine biçilen rolü oynuyor…”
Bu cümle, her birimizin içinde bulunduğu durumu sorgulamamıza neden oluyor.
Elazığ, tarihiyle, kültürüyle ve değerleriyle eşsiz bir şehir.
Ancak bu değerleri koruma ve geleceğe taşıma sorumluluğumuzun ağırlığı, kimi zaman umutsuzluk yaratabiliyor.
İşte burada, Yavuz Bey’in yazısında vurguladığı gibi, görevimiz açık: Sorunları dile getirmek, çözümü için çalışmak ve çözüm üretmeyenleri halkımıza anlatmak.
Atatürk’ün Elazığ ziyareti sırasında kaldığı odanın, eski Öğretmenevi ile birlikte kaderine terk edilmesi, yalnızca bir binanın kaybı değil, tarihe olan bağlılığımızın da bir sınavıdır.
Bir şehri şehir yapan, onun taşları ve duvarları değil; bu duvarlara sinmiş hatıralardır. Bizler bu hatıralara sahip çıkamazsak, geleceğe ne bırakabiliriz?
Yavuz Bey’in “Herkes kendine biçilen rolü oynuyor” ifadesi, hepimizin sorumluluğunu yeniden hatırlatıyor.
Şehri seven, onu dert edinen herkesin bir görevi var.
Kimi kalemiyle, kimi sözleriyle, kimi de emeğiyle bu şehrin geleceğine katkı sunuyor.
Ancak burada asıl soru şu: Kim rolünü daha iyi oynuyor?
Sorunları çözme makamında olanların performansı, hepimizin yakından takip ettiği bir konu olmalıdır.
Vatandaş olarak rolümüz; bu sorunları gündeme getirmek, çözüm için çaba sarf etmek ve gerektiğinde hesap sormaktır.
Bu süreçte umutsuzluğa kapılmamak, aksine ortak değerlerimiz üzerinden dayanışma kurmak en önemli yol haritamız olmalıdır.
Yavuz Bey’in yazısında hissettirdiği duygular, bu dayanışmanın ilk adımlarıdır.
Son olarak, bir kez daha teşekkürler Yavuz Bey.
Hep birlikte bu şehrin yarınları için çalışmaya devam edeceğiz.
Çünkü bu şehrin hatıraları, ancak biz sahip çıkarsak yaşayacak.