Yaklaşık 20 yıldır Elâzığ’da konuşulan ama bir türlü açılamayan kent müzemizin akıbetini merakla bekliyoruz. Yıllardır üzerinde durduğumuz bu projenin neden bu kadar uzadığını ve sonuçlanmadığını defaatle yazmıştık.
Yapılan her ihale, iptal edilenler ile bugüne nasıl gelindiği sanırım bir tez konusu olarak incelenmeye değer. Bugün ülkemizde son 20 yılda yaklaşık 200 civarında müze açıldı. Bunun büyük kısmını kent müzeleri oluşturuyor. Artık bazı büyük köylerde dahi müzeler açıldığını gördüğümüzde ilimizin nerede durduğu ortaya çıkıyor.
Gelinen son durum ise başta verilmesi gereken bir kararın 20 sene ertelenmesi olarak yorumlanabilir. Ülkemizde kent müzeleri yerel yönetimler tarafından daha çok geliştirilmiş ve hayat bulmuş bir modeldi. İlk açılan Bursa, İzmir kent müzeleri buna örnek olarak verilebilir.
20 yıl önce bu konuyu yine bizler gündeme taşımış ve yerel yönetime bir protokolle bu yapının verilmesini önermiştik. Bugün bizim teklif ettiğimiz durumun oluşmasını biraz şaşkınlık biraz da hüzünle karşılıyoruz.
Biz derken, bu konuyu ülkemiz ve kent gündemine taşıyan Çekül Vakfı ve Tarihi Kentler Birliği’nin birikiminden bahsediyorum. 2005 yıllarında ilimizi ziyaret eden Çekül Vakfı Başkanı değerli hemşerimiz ve hocamız Prof.Dr.Metin Sözen ile birlikte Elâzığ kent müzesi olarak düşünülen eski hükümet konağında bir inceleme ziyareti yaparak görüşlerimizi basın aracılığı ile şehir gündemine taşımıştık.
Biraz arşiv taraması yapanlar ve kent gündemini takip edenler bu konuda neler söylendiğini, kimlerin hangi sözleri verdiğini yerel ve ulusal basından öğrenebilir. Artık bu geçmişi bir arşiv olarak değerlendirebiliriz. Bundan sonra yapılacak iş daha mühim hale geldi. Elâzığ Belediyesi üstlendiği bu sorumluluğu yerine getirme konusunda ne kadar deneyime sahip? Harput Basın Müzesi gibi garip bir müze tasarımıyla hareket ederlerse bu kentin kazanımı değil kayıplarını tartışır olacağız. Özellikle daha önceki yazımızda da vurguladığımız gibi kent müzeleri, tematik müzeler gibi konularda kentin aydınları, STKları,konunun uzmanları biraraya gelmeli. Geçmişte bu hususta birçok toplantı yapıldı ve önemli kararlar alındığını bilerek yazıyorum. Belediyemizin bu toplantıların çoğunda olmadığını üzülerek yazıyorum. Bunun telafisi için çaba gösterilmeli ve bu birikimden faydalanılmalıdır. Harput’ta yapıldığı gibi işi bir firmaya ihale ederek müze oluşturmayı bu kente yapılan bir saygısızlık olarak görüyorum.
24 Ocak depreminin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçti. Bu depremin ardından 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler ile âdeta kentimizin beşte biri yıkıldı. 20 bin civarında ağır hasarlı binamız yıkılmaya devam ediyor. Elazığ merkezli depremde 41 yurttaşımız ise vefat etti, binlerce insanımız yaralı ve mağdur oldu. 21.yüzyılda yaşadığımız bu felaketi kentimizi etkileyen en önemli olaylardan biri olarak değerlendirmekteyim. Bundan dolayı kentimizin uygun bir yerinde deprem anıtı olarak sanatsal bir çalışmanın yapılmasını Belediyemize öneriyorum. Özellikle Cumhuriyet meydanının uygun bir yerinde bu anıt yapılabilir. Bunun içinde yine kentin sanatçıları, mimarları, tasarımcılarından bir çalışma yapılmasını öneriyorum.
Kent yönetiminin en önemli görevlerinden biri olarak bu konunun üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Yaşanılan acılardan ders almak ve unutturmamak için buna ihtiyacımız var. Kentin hafıza mekanlarını korumalıyız ve buna yeni mekanlar oluşturarak ancak kentli kimliğimizi koruyabiliriz.