Mustafa Balaban

KENTİMİZİN KÜLTÜREL VARLIKLARINI DEĞERLENDİRME SORUNU ÜZERİNE…

Mustafa Balaban

Bir kentin gelişmişlik düzeyini ortaya koyan en önemli kriterlerin başında kültürel varlıklarına verdiği önem, onların korunması konusunda yaptıkları ile ne tür fonksiyonlar verdiği gelmektedir. Kentimizin bu konuda çok büyük sorunları olduğunu yazımızın başında belirterek konuyu okuyucularıma aktarmak istiyorum.

Elazığ ilinde kültürel varlık olarak tescillenen ve 2363 nolu Kültür Varlıklarını Koruma Kanun kapsamında birçok yapımız mevcut. Yasa gereği bu kültür varlıkları devlet denetiminde korunması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre korunması gereken bu kültür varlıklarının korunmasında birçok uluslararası kriteri de ülkemiz kabul etmiş durumda. Bundan dolayı kültürel varlıkların korunmasında uluslararası ilke ve kurallara da uymak zorundayız. Örneğin bu hususta Venedik Tüzüğü çok önemli bir yer tutuyor. Mevcut yasaların hükümleri ve kentimizin bir kültür kenti olduğunu sürekli vurgulayan bazı çevreler ve yöneticilerin bu yasaları nasıl uyguladığı/uygulamadığı tartışma konusu olarak önümüzde duruyor.

Benim kişisel gözlemim kentimizin bu konuda çok kötü bir sınav verdiği ve ülke ortalamasının gerisinde olduğu şeklindedir. Zaman zaman gündeme getirdiğimiz kültürel varlıklarımızın bu durumu kentimizin genelinde de yurttaşlarımız tarafından dile getirilmekte ve soruna sahip çıkılması istenmektedir. Burada koordinasyon konusunda bir sorunumuz olduğu ortaya çıkıyor. Bu sorunun sahibi, muhatabı olan kişi ve kurumlar ile kentin STK’ları başta olmak üzere özel sektör temsilcilerinin doğru platformlarda işbirliği yapması çok önemli. Bunu talep etmek ve sonuç alıcı uygulamaları görmek isteyen kentimizin yurttaşlarının da konuyu takip ederek sürekli gündemde tutması gerekiyor.

Son yıllarda kentimizin depremle sarsılan gündemi, kültürel varlıklarından tescilli bazı yapılarının yıkılması ile vahim bir duruma geldi. Önce Hüseynik’te yıkılan Sandalcılar Konağı, arkasında Tadım köyünde tescilli tarihi konağın büyük kısmının yıktırılması, kırsalda olan birçok yapıda ciddi hasarların olması ve giderilmemesinden dolayı ciddi kayıpların artması bizleri tedirgin ediyor. Kent merkezinde bulunan eski Halkevi (Öğretmenevi) ile Ferid Bey konağı da depremden ciddi hasarlar aldı. Bu yapılarımızla ilgili acil bazı müdahalelerin yapılması gerekiyor. Geçen hafta Elazığ gündemine gelen ve yazılı ve görsel medyamızın haber yaptığı Ferit Bey konağı da yıkılmak üzere. Bu yapının acil olarak müdahaleye ihtiyacı var. Bu yapıları kaderine terk etmek ve zamanında koruma konusunda tedbirler alıp uygulamamak, yıkılması ve yitirilmesi anlamına geliyor. Kendimizin bu yapıları yitirme lüksü yok. Artık bu konuda ciddi kararlar ve uygulamaları yurttaşlarımız görmek istiyor.

Kısa bir hatırlatma amacıyla son 30 yılda yitirdiklerimizi okuyucularımla paylaşmak istiyorum. 1980’lerden sonra yıkılan Elazığ sivil mimarisinin en sembol yapılarından 5 Kardeşler Binası, kent merkezinde bulunan yüzlerce tarihi ev, konak, sivil mimari örneği, Şıra Meydanı, Eski Borsa Binası ve Pazar Yerleri, Hapishane Cami ve Hamamı(Saray Cami bölgesi), Hulvenk (Şahinkaya) Manastırı, Mornig Çeşme(Çatalpınar), Sürsürü köy yerleşimi, Sürsürü Manastır ve çeşmeleri, Yığınki Evleri, Yığınki Kilise Çeşmesi, Kesrik Evleri-çeşmeleri, Hüseynik değirmen ve evleri…..

Bu listeyi çok uzatmak mümkün. Burada asıl sorun bu yerlerin yıkılması sürecinde kimlerin rol oynadığı ve neler yaptığı olmalı. Bu yıkılan yapıların bir kısmının tescilli olduğunun altını çizerek bu sorunun başta kent insanı ve sorumlular tarafından cevaplandırılması gerekiyor. Bu soruları çoğaltıp kendimizi sorgularsak en azından bundan sonra ki yıkımların önüne geçebiliriz diye düşünüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları