Yaşadığımız kentin oluşumunun yaklaşık 150 yıl olduğu düşünüldüğünde bu kadar çarpık bir şehir haline nasıl geldiği ciddi araştırmaların konusu olmalı. Cumhuriyetin ilk yıllarında planlı bir şehir olarak tanımlanan kentimizin yanlış kararlar ve imar planlarının sürekli revize edilmesiyle adeta içinden çıkılmaz sorunlu bir kent olduğunu yaşayarak gördük.
Büyük çapta çarpık ve betonlaşmış mimari yapısı, keşmekeş haline gelen trafik ve otopark sorunu, kent merkezinde yeşil alan ve parkların çok az olması ilk etapta göze çarpan gerçeklerimiz olarak dikkatle incelenmeli. Şehrimizin bu hale gelmesinden özellikle yerel yönetimlerin, yani Belediyelerin sorumlu olduğunu biliyoruz. Yaklaşık 70 yıldır süren bu çarpık ve şehrin ruhuna aykırı uygulamalar da uzun bir birikimin sonucu. Kısaca bu duruma birden gelinmedi. Bugün kenti yönetenler içinde büyük sorun olan bu problemlerin çözümü de bir o kadar uzun süreceğe benziyor.
24 Ocak depremi kentimiz de büyük çapta değişimine yol açtı. Bu felaketin acı sonucu olarak yıkımlar hala devam ediyor. Kentimizde on binlerce bina ağır hasar aldı ve peyderpey yıkılıyor. Bu durumu fırsata dönüştürmek ve kentin kangren haline gelmiş bazı sorunlarını çözmek içinde bizlere yeni fırsatlar veriyor. Bunu yapmak içinde kararlı bir irade ile bilimsel çözümleri hızlı bir şekilde uygulamaya koymamız gerekiyor. Bunları yapmadığımız takdirde şehrimizin sorunları artarak devam edecektir.
Yazımızın başlığında vurguladığımız kent meydanlarıyla ilgili yeni düzenlemeler konusu da bir o kadar önemli. Kentlerin en önemli mekanları olan meydan düzenlemeleri adeta şehirlerin vitrini, hafıza merkezleri, kent tarihi açısından çok özel mekanlar olarak görülmelidir. Bu açıdan ilimizde yapılması düşünülen 2 meydan düzenlemesinin de çok önemli olduğuna inanmaktayım. Bu düzenlemelerden Öğretmenevi ve Valilik arasında kalan büyük kent meydanı projesi, daha önce yapılan bir yarışma projesi ile 1. Olan projenin uygulama alanı olacak. Bu konuda uygulama projesinin ulusal bir yarışma ile seçilmiş olması bizleri umutlandırıyor. Bu yaklaşımın kentin önemli projelerinde de uygulanmasını talep ediyoruz.
Benim özellikle üzerinde durduğum 2.proje Postane önünde yer alan Demokrasi Meydanı olarak adlandırılan eski Hükümet Konağı çevresinde yapılan yeraltı otoparkı ve meydan düzenlemesi üzerine olacaktır. Çünkü burası kentimizin en eski mimari yapısı olan tescilli Valilik binası ile Postane binaları ile önemli bir hafıza merkezidir. Bu alanda yapılacak her düzenlemede kentin tarihsel geçmişi düşünülmeli, tescilli yapılarımıza saygılı bir yaklaşım sergilenmelidir. Özellikle son deprem ile adeta TOKİ kenti görünümüne bürünen şehrimizin bu alanı iyi değerlendirmesi gerekmektedir. Eski valilik binasının arkasında yer alan SSK binalarının yıkılması ile alanın büyümesi sağlanmış ve tarihi binaların etrafında geniş bir alan yaratılmıştır. Asıl sorun bu alanların nasıl kullanılacağıdır. Benim kişisel önerim, daha önce gazete yazarımız olan Etem Yalın arkadaşımızın da teklif ettiği bu alanda yer alan tarihi yapıların tekrar yapılarak eski yerlerine yerleştirilmesidir. Özellikle tarihi valilik binasıyla mimari bir bütünlük sağlayacak eski Belediye binası ve Ticaret Odası binaları yıkılan SSK binalarının bulunduğu yerlere yapılmalıdır. Elimizde çok sayıda görseli olan bu yapılar kentimizin tekrar tarih ve kültürüyle buluşma mekanları olarak değerlendirilebilir.
Son yüzyılda yıktıklarımızın yerine en azından birkaç yapıyı tekrar yaparak hizmete sunmak olumlu bir adım olarak görülebilir. Elazığ tarihiyle bu mekanlarda buluşabilir ve şehrimizin kent kültürü buralarda teşhir edilebilir. Bunun için çok büyük bütçelere de gerek olmayabilir. Önemli olan bu konuda güçlü bir irade ve kararlılık olduğuna inanmaktayım. Kente saygılı olmak, şehrimizi, tarihsel ve kültürel mirasımızı koruma konusunda sözde kalmamak bu tür icraatlar la mümkün olabilir.
Sayın Belediye Başkanımızın tarihçi kimliği ile bu önerilerimizi dikkate almasını ve değerlendirmesini talep etmekteyim…
