Harput Basın Müzesi konusundaki eleştirel yazımı değerlendiren bazı dostlarım sorunun tam olarak anlaşılmadığını veya sorunun daha detaylı yazılması konusundaki değerlendirmelerinden dolayı bu yazıyı kaleme aldım. Daha önceki yazımda da temel başlıklar olarak değindiğim Harput, Basın, Müze kavramlarına uygun bir müze oluşumunu destekliyoruz. Sorun da tam burada yer alıyor. Harput'u nasıl sunacağız veya Harput geçmişin hangi birikimleriyle bugünün insanına sunulması gerekli. Geçmişin bize sunduğu zengin uygarlık birikimi, çeşitlilik ve renklilik ne anlam ifade ediyor? Bunları görmeden yapılan sunumlar, oluşturulan mekanlar ve müzeler Harput için beklenen katkıyı sunmamaktadır. Harput'u ve kültürünü dar anlamda aşırı ırkçı bir şekilde sunmak ne kadar doğrudur? Kanaatimce bu yaklaşım Harput'u özünden koparmaktadır. İnsan doğası gereği bir kültürün içinde doğar ve aynı zamanda bu kültürün taşıyıcısıdır. Harput kültürü denildiğinde de burada yaşayan tüm halklar, diller, dinlerin bir manzumesi aklımıza gelmelidir. Bundan dolayı Harput Türk İslam kültürünün kapsadığı alan bu zengin birikimi yansıtmalıdır. Bunu daraltmak ve ırkçı bir hale getirmek bu topraklara yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Sorunun temelinde bu kavramların yanlış kullanılması veya anlaşılmamış olmasında görüyorum. Diğer bir tesbitim ise müzelerin kuruluşunu kimin gerçekleştirdiği veya nasıl kurulduğudur. Müze kelimesini oluşturan terminolojiyi incelediğimizde insana ilham veren, etkiliyen, büyüleyen bir mekan oluşumu aklımıza gelmektedir. Ilham perilerinden adını alan bu kavramın içini bilimsel olarak doldurmalıyız.ülkemizde son on yılda 400 civarında müze açılmıştır. Özellikle yerel yönetimler desteğiyle açılan müzelerin sayısı çığ gibi artmaktadır. Müze kurmak bir sektör, ekonomik bir rant haline gelmiştir. Bazı firmalar onlarca müze kurduğunu övünerek kataloglarına yansıtmaktadır. Burada yaşanan sorunda profosyenel olan/olmayan bir çok firmanın bu işi rant amaçlı hale getirmesidir. Ortaya çıkan sonuçta biribirine benzeyen, âdeta tornadan çıkmış imalatlardır. Kentin parasıyla bu firmalara verilen milyonlarca liranın karşılığı o kentin geçmişini yansıtmayan göstermelik sunumlardır. Harput Basın Müzesinin oluşum sürecini de bu bağlamda görebiliriz. Halbuki müzeleri o kentin yaşayanları kurmalıdır. Harput / Elâzığ gibi yetişmiş bilim insanı, aydını, entelektüeli çok olan bu kentte müze kuruluşu kentin dışında yaşayan firmalara ihale ediliyorsa ortaya çıkacak üründe böyle olacaktır. Bunun değişmesi gerektiğini yetkililere hatırlatıyorum. Bu kentin sorunlarından biride kendi insanını geliştirmede isteksiz olmasıdır. Yerel kültürden beslenen ve burada iş yapan mimar, mühendis, tasarımcılar ve kentin aydınlarıyla buluşup müzeleri tasarlamalıdır. Özellikle dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta bu çalışmalarda sadece akademik ünvan sahibi kişilerin olmasının önüne geçilmesidir. Müze kurmak geniş bir konsensüs gerektirmektedir. Bundan dolayı kentin Sivil Toplum Kuruluşları başta olmak üzere sivil girişimler desteklenmelidir.