Mustafa Balaban

SUYLA GELEN KÜLTÜREL MİRASIMIZ VE SUYLA YİTİRİLENLER

Mustafa Balaban

Keban Baraj Gölü’nün oluşumunun üzerinden yaklaşık 50 yıl geçti. Bu yarım yüzyıl baraj göllerinin suya gömdüğü kültürel/doğal mirasımızın tekrar hatırlanması için uzun bir süreç olarak değerlendirilebilir. Bu sürede yüzlerce barajın yapıldığı ve bir o kadar oluşan baraj gölleriyle yitirilen kültürel ve doğal mirasın büyüklüğünü düşündüğümüzde bu sorunun ciddi ve bilimsel olarak tartışılmasında çok gecikmiş olduğumuz söylenebilir. Suyla yitirilen kültürel ve doğal mirasımızın büyüklüğü ve sorunun gündeme gelmesindeki gecikmeler hepimizi düşündürmeli.

Yaşadığımız ülke coğrafyasının tarihsel geçmişi ve derinliği karşısında bilgi sahibi oldukça yitiklerimizin büyüklüğü de artmakta. Ülkemizin adeta insanlık tarihinin en eski ve zengin yerleşim yerlerine sahip olması övünç kaynağımız olarak görülmeli. Bu kaynağı geleceğe taşıma ve koruma konusundaki onurlu görevde ülke yurttaşları olarak hepimizin sorumluluğunda olmalı. Bu görevimizi yerine getirmede iyi bir sınav vermediğimizde ortada durmakta.

Özellikle çok büyük baraj göllerinin oluşum sürecinde izlenen strateji tekrar gözden geçirilmeli. Baraj göllerinin oluşumu ile verimli topraklarımızın bir kısmı sulara gömülürken bu alanlarda oluşmuş tüm kültürel ve doğal mirasımızın da yitirilmesi anlamına geldiği bilinmeli. Özellikle Keban Barajı özelinde yitirilen mirasın büyüklüğü yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılmakta.

Keban Barajı göl alanı içinde kalan Yukarı Fırat Havzasında çok sayıda tarihsel yerleşim yeri suyla kaplandı. Fırat nehrinin başlangıç yerinde yapılan baraj gövdesinin arkasında oluşan göl alanının 680 kilometre karelik bir alanı kapsaması karşısında yapılanlar çok yetersiz kaldı. ODTÜ tarafından Keban Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların bir kısmında öğrenci grupları dahi çalıştırıldı. Özveri ve çok az kaynakla yapılan bu çalışmaların raporları okunduğunda ülkemizin bu çalışmalara çok hazırlıksız yakalandığı ve göl alanının büyüklüğü karşısında araştırılması gereken yüzlerce höyük, arkeolojik yerleşim yerinin tam tespitinin dahi yapamadan yitirildiği anlaşılır. Baraj gövde inşaasıyla yarışır şekilde yapılan arkeolojik kazıların ise bir kısmı bitirilmeden suların yükselmesi bu dramatik sonu hazırlar. Adeta bölgemiz suyla kaplanır ve binlerce yılda oluşmuş büyük bir kültürel mirasa ait çok az sayıda eser kurtarılır.

Keban Barajı gövde alanının yer seçimi bugün bu alanın mühendisleri tarafından hala tartışılmakta. Göl alanının çok büyük olması ve en verimli arazilerin suyla doldurulması karşısında kayıplarımız ve kazanımlarımız karşılaştırılmakta. 21. Yüzyılda tarım ve hayvancılığın öneminin her geçen gün daha da önemli ve stratejik bir ürün olarak değer kazanması karşısında kayıplarımızın büyüklüğü de artmakta. Projenin yabancılar tarafından yapılmış olması ve uygulanması da bir hayli düşündürücü. Kısaca yerli ve milli bir proje olmayan Keban barajının yapım süreci ve etkileri bugün üniversitelerde ders konusu olarak okutulması gerekiyor. Nerelerde baraj yapılmaz, baraj göl alanının oluşumunda yapılan mühendislik hataları ve su kaçakları, yitirilen büyük tarımsal arazilerin büyüklüğü, kültürel/doğal mirasımız tam araştırılmadan suya terk edilmesi hazin bir sonu bize hazırladı.

Keban Barajının etkileri ve sonuçları bugün yaşadığımız kentin her alanında hissedilmekte. Kentin başta ekonomisi, sosyolojik yapısı, mimarisi, nüfus yapısı, kültürel varlıklarının durumu üzerindeki etkileri araştırılmakta/tartışılmakta. Bu etkinin sadece Elazığ’la sınırlı olmadığını da burada ayrıca ifade etmekte fayda var. Elazığ dışında başta Tunceli olmak üzere Erzincan il sınırlarını da etkileyen bu projelerin büyüklüğü karşısında ürkmemek elde değil. 22 Temmuz Cuma günü Pertek Belediyemizin ev sahipliğinde Munzur Festivali kapsamında önemli bir panel gerçekleştirilecek. Panelin konusu olan “Suyla Gelen Tarih-Akademisyen Gözü İle Kültürel Mirasın Önemi”* başlığı altında bölgemizin kültürel mirası hakkında farklı üniversitelerden çok sayıda akademisyen görüşlerini açıklayacak. Benimde konuşmacı olarak katıldığım bu panele ilgili olan tüm yurttaşlarımız davetli. Suyla gelen ve yitirilen kültürel mirasımızın Pertek tartışmasına tüm okuyucularımı davet ediyorum.

*20. Munzur Kültür ve Doğa Festivali Pertek Proğramı 22 Temmuz 2022 (Cuma)

Panel: “Sudan Gelen Tarih-Akademisyen Gözü İle Kültürel Mirasın Önemi”

Yer: Belediye Binası Önü

Saat: 10.15-12.15

Moderatör: Prof.Dr. Derman Küçükaltan

Konuşmacılar: Prof.Dr. Hüseyin Çeken, Prof.Dr. Cafer Topaloğlu, Prof.Dr. Murat Cem Demir,

Prof. Dr. Nuray Türker, Prof.Dr. Tülay Cengiz Taşlı, Doç.Dr. Oğuz Diker, Mustafa Balaban

 

Yazarın Diğer Yazıları