Bir ülkenin tarım ve hayvancılık politikaları başta gıda arz güvenliği olmak üzere ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan önemlidir. Ülkemiz, tarım ve hayvancılık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle sektör birçok zorluk ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durumun temel nedenlerinden biri, hayvancılığın geliştirilmesi için uygulanan politikaların, ülkenin temel yapısı ve Türk çiftçisinin temel özelliklerinin dikkate alınmamasıdır ki bu yaklaşım, birçok uygulamanın başarısız olmasına sebep olmuştur. Sektörün temel sorunlarına odaklanmak yerine, kısa vadeli, günü kurtarmak için geliştirilen politikalarda başarılı olunamamış ve bu yüzden birçok yatırım heba olmuştur. Ayrıca hayvancılığı geliştirmek için dışarıdan alınan krediler ve bu kredileri veren ülkelerin uzmanlarının önerdikleri yanlış uygulamaların, sektörün içinde olmayan yetkililerce kabul edilerek hayata geçirilmesi, tarım ve hayvancılığın gerilemesini sağlamıştır. Devletin tarım ve hayvancılık politikalarını belirlemek üzere yetkili kılınan birçok insanın, konunun uzmanı olmayışı ne yazık ki kötü gidişatı hızlandırmıştır. Bir dönem üretimi teşvik etmek için verilen ucuz krediler ve ucuz hayvan dağıtımı da problemin çözümünde yetersiz kalmıştır. Aslolan verilen teşviklerin hayvancılığı karlı kılacak ekonomik kazanca dönüştürmesi iken, maalesef uygulanan yanlış politikalar yüzünden bu bir türlü sağlanamamıştır. Yakın geçmişte, arz fazlası oluşturacak şekilde hayvan ithalatına izin verilmesi ve dış ülkelerin sübvansiyonlu ürünlerine gümrüklerin açılması piyasada arz fazlası oluşturmuş, et fiyatlarının düşmesi ile birlikte çiftçilerimiz ciddi zarara uğramıştır. Bu durum birçok çiftçinin elindeki hayvanlarını kestirtmek zorunda bırakmıştır. Bu gün gelinen noktada ekonomik kriz ve alım gücünün düşmesi ile birlikte et tüketiminin azalmasına rağmen, başta et fiyatları olmak üzere hayvansal ürünlerdeki fiyat artışlarının önüne geçilememesi, hayvancılığın bitirilme noktasına getirilmiş olmasıdır. Ülkemizde hayvancılığı yeniden canlandırmak ve sektörü sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için yeni adımların atılması hem ekonomik hem de toplumsal açıdan kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin artan nüfusunun et ve süt ürünleri ihtiyacının karşılanması, fiyat artışlarının kontrol altına alınması için sektörün problemleri çözülmelidir. Türkiye nüfusunun yaklaşık %93,4’ü şehir ve ilçelerde yaşarken sadece %6,6’sı kırsalda yaşadığı için kırsalda hayvancılık bitme eşiğine gelmiştir. Sorunun çözümü ise, sektörün modernize edilerek cazip hale getirilmesi ile mümkündür. Hayvancılıkta modern teknolojilerin kullanımının teşvik edilerek desteklenmesi bir taraftan sektörde verimi artırırken diğer taraftan da sürdürülebilir bir yapının oluşmasını sağlayacaktır. Özellikle sensör teknolojileri, otomasyon sistemleri, büyük veri analizi gibi yenilikçi teknolojiler sektöre adapte edilerek, başta küçük işletmeler olmak üzere sektör modernize edilmelidir. Bununla birlikte hayvancılıkla uğraşan çiftçi ve işletme sahiplerine yönelik daha etkili eğitim programları hazırlanmalı ve bu kapsamda modern hayvancılık teknikleri, hijyen standartları, sürdürülebilir yönetim gibi eğitimler ile sektördeki bilgi birikimi artırılarak, geleneksel üretim yerine bilime ve bilgiye dayalı bir üretim modeli oluşturulmalıdır. Türkiye’de yetiştirilen hayvan ırklarının genetik yapısı güçlendirilerek verimlilikleri artırılmalı ve yerel ırklar korunarak özgün özellikleri geliştirilmelidir. Ayrıca hayvancılık işletmelerinin alt yapı çalışmaları ile ilgili yatırımlar artırılarak modern ahırlar, soğuk hava depoları gibi sektörün ihtiyaç duyduğu fiziki altyapı sorunları giderilmelidir. Özellikle sektörün girdi maliyetleri düşürülmeli ve üretim kalitesi ile verimlilik artırılmalıdır. Bununla birlikte çiftçilerin ürettikleri et ve süt ürünlerinin satışı için pazarlama stratejileri geliştirilmeli ve uluslararası ticarette daha aktif bir rol alınması teşvik edilerek çiftçilerin geliri artırılmalı ve işletmelerin büyütülmesi sağlanmalıdır. Hayvancılık yapan işletmelerin tarım ve diğer sektörler ile entegrasyonu sağlanarak atık yönetimi, gübre ve verimli kaynak kullanımı gibi konularda etkin ve sürdürülebilir bir model hayata geçirilmelidir. Sonuç olarak ülkemizde hayvancılığın daha iyi bir noktaya gelmesi için sektörde çalışan işgücünün eğitimi ve nitelik düzeyi, ürünlerin pazarlama ve ticaret süreçleri ile birlikte bürokratik engeller ortadan kaldırılarak ülkenin gerçeklerine uygun, sürdürülebilir, yenilikçi ve rekabetçi bir hayvancılık modeli oluşturularak hayvancılık yeniden canlandırılmalıdır. Bugün biyoemperyalizmin gıda üzerinde oluşturduğu tehlikeler dikkate alındığında Tarım ve hayvancılığın yerli ve milli olması, ülkemizin milli güvenlik meselesi olduğu unutulmamalıdır…
Yazarın Diğer Yazıları
Sürdürülebilir Kalkınma İçin Stratejik Adımlar!
18 Aralık 2024 12:04Eşitlikten Refaha Adaletin Etkisi
04 Aralık 2024 12:44Lider Bazlı Toplumlarda Çoban-Sürü İlişkisi!
13 Kasım 2024 12:29Vergi Sistemi ve Sosyal Etkileri!
30 Ekim 2024 13:27Kültürel Emperyalizm ve Küreselleşmenin Gizli Yüzü!
16 Ekim 2024 14:05