Vekâlet savaşları, devletlerin kendi çıkarlarının bulunduğu bölgelere veya ülkelere doğrudan müdahale etmek yerine, terör örgütlerini veya yerel aktörleri destekleyerek doğrudan çatışmalara katılmadıkları, fakat çatışmaları destekledikleri, yönettikleri ve yönlendirdikleri bir savaş türüdür. Küresel güçler, bu şekilde terör örgütleri ve yerel güçleri kullanarak hedeflerine ulaşmakta ve çıkarlarını korumaktadır. Birçok ülke için jeopolitik önem, ekonomik çıkarlar, enerji kaynakları, ulaşım yolları ve bölgesel pazarlar gibi faktörler son derece önemlidir. Bu alanları etki ve kontrol altına almak, hem bölgesel hem de küresel çıkarlarını korumak açısından önemlidir. Çıkar ilişkisine dayalı olarak yürütülen bu savaşlar, geçmişten bugüne dünyanın farklı bölgelerinde hem kısa hem de uzun vadede yıkıcı etkilere neden olmuş, yerel halkın yaşadığı travmalar ve kayıplar açısından ciddi insani sonuçlar doğurmuştur. Bununla birlikte, ekonomik kayıplar artmış, altyapılar bozulmuş, tarım yok olmuş, sanayi ve ticari faaliyetler büyük ölçüde zarar görmüştür. Vekâlet savaşlarının etkileri, yalnızca bunlarla sınırlı kalmamış, iç savaşlara ve siyasi istikrarsızlıklara yol açmış, yerel aktörler arasında büyük bir güç mücadelesi oluşturarak geri dönüşü olmayan yaralar açmıştır. Ülkelerin demokratik yapısını bozmuş, totaliter rejimlerin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Küresel veya bölgesel güçler adına vekâlet savaşlarını yürüten vekil güçlere sağlanan askerî teçhizat, eğitim ve finansal yardımlar, bu grupların askerî kapasitesini artırırken aynı zamanda şiddetin tırmanmasına ve çatışmaların büyümesine neden olmuştur. Bu durum, yalnızca güvenlik açısından değil, toplumsal yapı üzerinde de derin etkiler yaratmıştır. Birçok insanın yerinden yurdundan edilmesine, yoksulluk, işsizlik, eğitim kaybı ve sağlık sorunları gibi pek çok insani dramın yaşanmasına neden olmuştur. Yıkıcı etkilere sahip, insanlık dışı bir oluşum olan vekâlet savaşlarının en çarpıcı örneklerinden biri, Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği PKK terör örgütüdür. Bunun yanı sıra Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Ukrayna, vekâlet savaşlarının sürdürüldüğü diğer önemli ülkelerdir. Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği'nin mücadele alanı olan Afganistan, bugün de bölgesel güçlerin çıkar çatışmalarına sahne olmaktadır. ABD’nin 2001 yılında başlayan müdahalesi, Taliban’ın yeniden güçlenmesine ve diğer bölgesel aktörler olan Pakistan, İran, Çin ve Rusya’nın da bu alanda nüfuz mücadelesine girmesine yol açmıştır. Afganistan, istikrarsızlığın, kan ve gözyaşının dinmediği, yoksulluk ve fakirliğin yaşandığı bir ülke olarak, uyuşturucu ticaretinin de merkezi haline gelmiştir. ABD’nin 2003 yılında işgal ettiği Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle ülkedeki Şii ve Sünni gruplar arasında güç mücadelesi başlamış, İran’ın desteklediği Şii milis gruplar ile diğer aktörlerin desteklediği gruplar arasındaki mücadele, ne yazık ki ülkeyi istikrarsızlaştırarak fiilen bölünmesine neden olmuştur. Suriye, rejim yanlıları, muhalif gruplar ve terör örgütlerinin yanı sıra ABD, Rusya ve İran gibi ülkelerin vekil güçleri aracılığıyla yürüttüğü çok taraflı bir vekâlet savaşına sahne olan diğer bir ülkedir. Suriye’deki mücadele, özellikle enerji koridorlarının kontrol edilmesi, bölgesel nüfuz kazanma ve terörle mücadele stratejileri ekseninde devam etmektedir. Türkiye, terörle mücadele kapsamında Suriye’de asker bulundurmakta ve zaman zaman terör odaklarına operasyonlar yaparak bölgeden gelebilecek tehditleri önlemeye çalışarak sürece dâhil olmuştur. 2011 yılında Libya’da Kaddafi’nin devrilmesiyle birlikte, ülkede otorite boşluğu oluşmuştur. Libya, Akdeniz’deki enerji kaynakları ve stratejik limanları nedeniyle jeopolitik açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Batı ülkeleri bölgeyi etki altına almak için farklı grupları destekleyerek ülkeyi vekâlet savaşlarının yürütüldüğü bir alana dönüştürmüştür. Aynı şekilde Suudi Arabistan ve İran’ın bölgedeki nüfuz mücadelesi, Yemen’deki iç savaşı vekâlet savaşına dönüştürmüş ve İran tarafından desteklenen Husiler ile Suudi koalisyonu arasında süren çatışmalar, Yemen’de büyük bir insani krize neden olmuştur. Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak ederek ayrılıkçı grupları desteklemesi, Ukrayna’yı Rusya ile Batı arasında vekâlet savaşlarının yürütüldüğü bir alana dönüştürmüştür. Vekâlet savaşlarının yürütüldüğü bölgelerde yaşanan insani trajediler, bu savaşların ne denli acımasız ve gayri insani bir mücadele yöntemi olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Bu bölgelerde oluşan istikrarsızlık, kitlesel göçler, sivil kayıpları, insani krizler, otorite boşluğu ve radikal grupların güçlenmesi gibi olumsuz etkiler, yalnızca çatışma bölgelerini değil, küresel düzeni de derinden sarsmıştır. Bu durum, bölgesel güvenlikten ekonomik istikrara kadar geniş bir yelpazede çok boyutlu sorunlara neden olmuştur. Sonuç olarak, vekâlet savaşlarının etkilerini azaltmak ve kalıcı barışı sağlamak için uluslararası toplumun ortak bir irade ortaya koyarak birlikte hareket etmesi ve uzun vadeli köklü çözümler üretmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu yaklaşım, yalnızca insanlığın geleceği için değil, aynı zamanda küresel istikrarın sağlanabilmesi ve yaşanılabilir bir dünya açısından hayati önem taşımaktadır…
Yazarın Diğer Yazıları
Vekâlet Savaşları ve Etkileri!
22 Ocak 2025 14:04Sayısal Veri Oyunları ile Nasıl Yalan Söylenir?
08 Ocak 2025 12:112024’ün Zorluklarından 2025’in Fırsatlarına!
01 Ocak 2025 12:08Sürdürülebilir Kalkınma İçin Stratejik Adımlar!
18 Aralık 2024 12:04Eşitlikten Refaha Adaletin Etkisi
04 Aralık 2024 12:44