Nurhat Halisdemir

Mal benim, borç Resulullah'ın…

Nurhat Halisdemir

Dilimin döndüğünce anlatmaya çalışırım yıllardır ama geldiğimiz süreçte değişen bir şey olmayınca farklı bir yöntemle anlatmaya karar verdim benim gördüklerimi…

Önce bir hikâye ile başlayalım; sonra bir kıssa ile devam edip sonuçta da derdimi dile getireyim!

 …Çiftliğin sahibinin kurduğu kapana yakalanan kurt kapandan kurtulmak için her türlü yolu deniyor canı acıya acıya ama nafile!

Kurdun bu canhıraş çabasını gören tilki güvenlik mesafesine dikkat ederek gelip kurdun karşısına oturmuş ve kurda ardı ardına taktikler vermeye başlamış. Belli bir süre sonra yorgun ve acıyla bitap düşmüş kurt dönmüş tilkiye sen önceden bu durumu yaşadın sanıyorum demiş.

Tilki; evet diye cevap vermiş ve eklemiş; ama benim taktiği çiftliğin sahibi öğrendiği için tedbirini almıştır çoktan diye de sözünü tamamlamış…

Kurt tilkiye senin taktik neydi diye sorunca tilki anında; ben ölü taktiği yaptım ve çiftlik sahibi gelince kapanı açtı ve bende kaçtım demiş…

Sonuç malum kapana düşenlere yol gösteriyor ancak ölü taktiğinin artık sökmeyeceğini de söylüyor!

Kurt kaderine razı olup içinden; valla biz ne şark kurnazlığını biliriz ne de tilki kurnazlığını. Acıkınca bodoslama daldık ve sonumuz hüsran olacak demiş…

Bu hikâyeyi niye yazdım?

Kıssaya geçmeden önce günümüzde her şeyin farkında olan ama tilki gibi çakallık yapanlara dikkat çekmek için…

Gelelim kıssaya; ancak kıssayı okurken empati denilen duyguyu; sonra da iman, inanç ve devlet değerlerinizi sorgulayın lütfen!

                                                     …....................................

 Peygamberimiz yoksullara yardım etmeyi çok severdi. Yine bir gün davet ettiği muhtaçlara önceden hazırladığı yardımı sırayla dağıtmış, alanlar da dağılıp gitmişlerdi ki, tam o sırada bir başka yoksul uzaklardan koşarak gelip kendisine verilecek bir şey kalmadığını anlayınca üzülmüştü. Peygamberimiz üzülen bu yoksula, “Üzülme.” dedi: “Sana da bir çare bulabiliriz.” Bulduğu çareyi de şöyle açıkladı: “Buradan doğruca Medine çarşısına git, ihtiyaçlarını satan dükkânlara gir, ne lazımsa al, sonra da de ki: “Mal benim, borç Resulullah’ındır! Yeter ki çocuklarını sevindir, sen de üzülme!”

Adam ‘Olur mu böyle bir şey?’ demek isteyince, Efendimiz onu dükkânlara doğru yönlendirirken tembihini tekrarladı. “Unutma!” dedi, “Mal benim borç Resulullah’ın, diyeceksin. Mal sana, ödemesi bana ait olacaktır.” buyurdu.

Evet; bu kıssayı ne zaman okusam içimi bir hüzün kaplar ve kendime “nerden nereye” geldik diye sorarım…

Adalet üzere teşkil edilmiş bir inanç sistemini kısaca tarif et deseler sanırım “Adalet Mülkün Temelidir” sözü kadar keskin, özlü ve akıllarda kalacak kadar kısa bir şaheser bulunamaz, dile getirilemez!

Ancak uygulaması günümüzde “sözde” kalan ve kurum duvarlarını; bazen de siyasilerin meydanlarda hamaset kokan konuşmalarını süslemekten ileri gitmemiştir.

Gelelim sözün bittiği yere!

Milli ve Manevi değerlerimizi yok edercesine kullanan eyyy siyasetçiler…

Devletin yönetimindeki aksaklıkları suiistimal etmekte üzerinize tanımam ve inanın ki Tilkinin kurnazlığı ve acarlığı sizin yanınızda deve de kulak misalidir!

Neden mi?

Bakın meydanlarda simsarlar gibi “bu işin çözümü bende…” diye söze başlıyor ve karşınızdaki kişileri eleştirmek adına neler neler diyorsunuz!

Hatta kutsallarımız üzerine yemin billah çekiyorsunuz; ama şunu unutuyorsunuz…

Bu sistem ve partiler sizlerin ettiği yeminleri sizlere yedirir, yutturur; yahu Kur’an’a el basarak yemin edeceksiniz neredeyse kendinizi seçtirmek için!

Siyaset erdemli, ahlaklı ve millet için yapılırsa anlamlı olur; eğer birilerinin kılıcını çekecekseniz yazık diyorum…

Hülasa; kuklacı mısınız yoksa kukla mısınız karar verin!

Yazarın Diğer Yazıları