Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasıyla iklim tartışmaları yeniden alevlendi. Sözde iddialarına göre küresel ısınma yaşanıyormuş. Bu kapsamda da ‘BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ hazırlanmış. Bilim adamlarına göre, gezegen belli aralıklarla ısınıyor bazen de soğuyor. Tabii bu süreçler binlerce, on binlerce yıllarla ölçülüyor… Yani buzul ve ısınma dönemleri dünyanın doğumundan itibaren yaşanan doğal bir süreç.
Dünyada bilim adamları arasındaki asıl tartışma, “küresel ısınma veya iklim değişikliği”nin palavra olup olmadığı değil, bu ısınmada bizim, yani insanoğlunun katkısının olup olmadığı ya da ne kadar olduğu yönünde…2015’de Paris’te toplanan İklim Zirvesi bu çerçevede yapılan 21. toplantı ve anlaşmaydı. İlki 1994’de Berlin’de gerçekleştirilmişti. Şüphesiz bunların en meşhuru 1997’de Japonya’da imzalanan Kyoto Protokolüydü. 2005’de yürürlüğe giren protokole göre, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmeleri gerekiyordu. Dünyanın tamamı bunu imzaladı ama Amerika protokolden çekildi. Zaten diğer ülkelerin ezici çoğunluğunun meclisleri onay vermediği için protokol havada kaldı.
Trump yönetimindeki ABD 2020’de Paris Anlaşmasından da çekildi. Türkiye ise 6 yıl aradan sonra onaylayan son ülke oldu. ABD’nin çekildiği ancak Biden’ın yeniden ülkeyi dâhil ettiği anlaşmaya; Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen imza koymayı reddediyor. Pek çok ülke ise henüz onaylamış değil. İktidarın her hamlesine itiraz eden, hatta ‘AK Parti iyi bir şey yapsa bile itiraz edeceğiz’ diyen ve bu sözünün ardında dimdik duran CHP’nin yanı sıra HDP, İP, BBP ve MHP’de destek verdi. İlk olmayan bu birliktelik muhalefet için hiçbir zaman şaşırtıcı değildi. Çünkü global çetenin en büyük arzusu olan tohum, aşı vb. konularda da söz konusu partiler her zaman dayanışma içinde olageldiler.
Bize lise yıllarında öğretilen temel kanun enerjinin korunumu kanunudur. Enerji yoktan var edilemez, yok da edilemez; tabi bu klasik fizikte böyle. Kuantum fiziği bizi her gün şaşkına çevirmeye devam ediyor. Daha dün, klasik fiziğin tamamen uyduğu simetrilere bir baktık ki, bazı kuantum parçacıkları bunları sağlamıyor. Bunun için simetrileri yenilemek zorunda kaldık. Sadece simetri değil, bunun yanında kuantum kuramında büyük değişiklikler gösteren farklı başlıklar da var. Yani kuantum kuramı, bazı konularda, klasik fizikten çok farklı olabiliyor. Enerjinin korunumu da buna dahil olabilir.
Fakat Enerjinin korunumunun bir başka uzantısı da bilginin korunumudur. Yakın zamana kadar kara deliklerin bilgiyi koruyup koruyamadığı bir muamma olarak kaldı. Hatta Hawking, kara deliklerin bilgiyi yok ettiğini söyledi. Fakat başka fizikçiler, enerjinin korunumunu korunduğunu düşündükleri için kara deliklerin bilgiyi koruduklarına inanıyorlardı. Fakat Hawking, nolacakmış, olsun enerjinin korunumu ihlal edilsin; bu, kuantum kuramı, demişti adeta. Fakat Hawking yanıldı. Kara delikler konusunda kuantum kuramı, enerjinin korunumunu sağlıyor gibi gözüküyor. Bu durumda aslında, evrenin başlangıcında da enerjinin korunumu sağlanıyor gibi kabul edilebilir; ne de olsa kara delikler ile Big Bang ortak özellikler taşıyor. Peki bu nasıl oluyor? Mesela evrenin başlangıcında eşit miktarda negatif ile pozitif enerji yani madde çıktığı söylenebilir. Bu nedenle net madde aslında evrenin başlangıcında sıfır olmuş olur ve herhangi fazladan enerji üretilmez.
Küresel çetelerin elinde oyuncak olmuş bir dünya, her iki tarafa silah satmak için açılmış bir savaş, laboratuvar ortamında oluşturulmuş hastalıklar, tamamen tip3 diyebileceğimiz yeniden oluşturulmaya çalışılan yeni bir insan tipi… şahsiyetini kaybetmiş nerdeyse tamamen sanal yaşayan bu insan tipi görsel medyada kendisine sunulan her türlü dezenformasyon bilgiyi sorgulamadan yiyebilmektedir.. netice olarak bana göre herşey de olduğu gibi genetiği ile oynanan bir dünya, yer değiştiren bir ısı veya enerji var o kadar….. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere..