İş hayatında ki İdareci mi yoksa yönetici mi olmak daha önemlidir diye sorulunca çoğunluk olarak aralarında ne fark var sorusu akla gelir.
İdareci bana göre olaylar karşısında çalışanların öngörüsünü dikkate almadan çözüm bulan veya bulmaya çalışan beyaz yakalılardan oluşmaktadır. Çoğu zaman risk almaz işyerin de ki tutumlara göre karar verir.
Yönetici ise sorumluluk alır, vizyonu vardır. İşyerinin gelecekte ki yerini sağlam temeller üzerine oturtmaya çalışır, işyerinin çalışanları ile liderlik yarışına girmez kendinden emin kararlar verme yetisine sahip beyaz yakalılar denebilir.Karar verme sürecinde çalışanların görüşünü alır onlara değer verir.
Madencilik sektöründe yer alan işletmelerin çoğunluğu %90 dan fazlası aile şirketlerinden oluştuğu bilinen bir gerçektir. Bu işletmelerde görev alan teknik personel Maden, Jeoloji mühendisleri de çoğunlukla bu işletmelerde İDARECi olarak çalışır iş yerlerine teknik destek sunarlar. İşhayatında işyerlerinin kazançları iyi olduğunda veya maden üretimi ekonomik şartların üzerinde olduğunda her üst düzey çalışan o işi kendisinin yaptığını söyler, çok doğru kararlar verdiğini söyler alt kadrolardan da bunu duymak ister. İşler yolunda gitmeyince bu aynı kişiler yapılan yanlışlıklardan bahseder durur. Bunlar idareci olan beyaz yakalılar grubudur. İşverenin sadık adamlarıdır. İşverenin söylediklerini onaylayarak hergün bir basamak daha yükselirler . Koltuklarını garanti ederler. Yanlış yapmazlar . Bunlar geleceğini garanti altına alan”etliye sütlüye karışmayan” idareci gurubu üyelerinden oluşanlardır.
Bir de yöneticiler vardır çoğu zaman işveren ile fikir ayrılığına düşer, geceleri uykuları kaçar işyerinde yaşanan bir olumsuz durumlar onları içten içe yer bitirir. İş hayatında sadakat denilince akla gelirler ,kimseye minnet borçları yoktur. İşin gereğini yaparlar.. Şirket içerisinde en fazla ezilen bu tür yöneticilerin kıymetini iş insanları ne yazık ki ya anlamazlar yada anladıklarında iş işten geçmiştir. Gemi su almaya başlamıştır. Geminin dümenini nereye çevirirsen çevir karaya ulaşmak selamete çıkmak çoğu zaman imkansızdır. Kaçınılmaz son işyerlerini beklemektedir artık..
İdareciler şirketlerin sarsıntılı zamanlarında hemen kendilerine sığınacak bir liman (Yeni İşyeri) bulurlar. Gözünüzün içerisine bakarak sizi yüzüstü bırakıp giderler hiçbirşey olmamış gibi .. Hem de tam ihtiyacınız olduğu zamanlarda.. Yöneticiler ise kaybetmeyi asla kabul etmezler ,mücadeleden asla kaçınmazlar .. İdarecilerin yaşamları lüks içerisindedir. Kendilerini iyi pazarlarlar muhteşem olduklarını karşı tarafa (İşveren) dikta ederler ve enterasan bir durum ;iş insanları tarafından kabul de görürler. İş yerinin kaybı veya kazancı söz konusu değildir. Önemli olan kendilerinin ne kazanıp ne kaybettiğidir. İşverenin yanın da süklüm püklüm olurlar,ağasının üstüne söz söyletmezler kendileri zaten söyleyemezler..
Yönetici olmak aile şirketlerinde çok zordur. İyi yönetici olmak “deveyi hendekten atlatmaktan” daha zordur. Çünkü nitelikli yöneticiler işyerinde sürekli olarak düzeltici,önleyici ve iyileştirici tedbirler alırlar bu durum çoğu aile şirketlerinden oluşan madencilik sektöründe daha çok iş insanlarının yetkisini elinden almak gibi akıl tutulmalarına yol açabilmektedir.Yöneticiler herşeyden önce EGOİST değillerdir. Kendilerini değil işyerini düşünürler,pastadan daha fazla pay almak gayretinde değillerdir pastayı büyütmek hedefleri vardır.
İş insanlarının karar vermede ki dayanakları, akil adamları iyi yetişmiş yöneticilerden oluşmalıdır. Bunlar serada yetişmediklerinden her türlü fedakarlığı iş yeri için yaparlar. Gemi su aldığı zaman da ister kaptanlığa ister tayfalığa geçer gocunmaz ,gemiyi sağlam bir şekilde limana çıkartmanın yollarını arar . Limana çıktıklarında başlarına gelecekleri ise hiç ama hiç düşünmezler..
Kalın Sağlıcakla