Prof. Dr. Mehmet Çavaş

TARIM ARAZİLERİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA!

Prof. Dr. Mehmet Çavaş

Sürdürülebilir kalkınma, insan ile doğa arasındaki dengenin iyi kurulması ve doğal kaynakları yok etmeden gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, geleceği bugünden planlamak ile mümkündür. Sürdürülebilir kalkınma, sosyal, ekolojik, ekonomik, mekânsal ve kültürel boyutları içeren önemli bir kavramdır. Bu kavram, insan açısından değerlendirildiğinde sosyal, toplum açısından değerlendirildiğinde ekonomik ve kültürel, doğal çevre açısından değerlendirildiğinde ise ekolojik denge ve biyoçeşitlilik demektir. Bir toplumun sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşabilmesi, ancak sosyal, ekonomik, sağlık ve çevre ile ilgili unsurlar arasındaki dengeyi iyi bir şekilde koruması ile mümkündür. Bundan dolayıdır ki sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmak için geliştirilecek stratejiler bu çerçevede ele alınmalı, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi, sağlıklı ve adil bir toplumun oluşturulması, sürdürülebilir ve rekabetçi bir ekonomik yapının tesis edilmesi, iyi bir yönlendirme mekanizmasının kurulması vb. kriterleri içermelidir. Ayrıca sürdürülebilir kalkınma süreci, çevre, toplum ve ekonomi bileşenlerini dikkate alan bir yaklaşımla bütün sektörleri kapsayan politikalar ile desteklenmelidir ki ancak o zaman bu süreç devam ettirilebilir. Bu süreci etkileyen en önemli kaynaklardan biride sahip olduğumuz verimli tarım arazileridir. Bu arazilerin bilinçli bir şekilde kullanılması sürdürülebilir kalkınmaya katkısıyla birlikte toplumun gıda ihtiyacını karşılamada da büyük önem arz etmektedir. Günümüzde nüfus artışı, plansız kentleşme ve sanayileşme ne yazık ki tarım arazilerinin hoyratça kullanımını sağlamaktadır. Maalesef bu arazilerin imara açılması bir taraftan ülkemizin gıda arz güvenliğini ve tarımsal gelirini tehlikeye sokarken diğer taraftan da ülkemizi dışa bağımlı hale getirerek gelecek nesiller için geri dönüşü olmayan problemlere neden olmaktadır. Bununla birlikte tarım arazileri ile ilgili yapılan her yanlış uygulama hem sahip olduğumuz biyo çeşitliliği yok etmekte hem de ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bütün bunlar dikkate alındığında başta tarım arazileri olmak üzere tükenmenin eşiğinde olan ve insan yaşamını doğrudan etkileyen doğal kaynaklarımızın korunması hayati önem taşımaktadır. Özellikle tarım arazilerinin amacı dışında kullanılması, bir taraftan ciddi ekonomik kayıplara neden olurken diğer taraftan da birçok alanda ihtiyaç duyulan hammadde teminini de sınırlamaktadır.  Ülkemizin jeolojik, iklim, bitki örtüsü ve topoğrafik yapısı dikkate alındığında dünyada yaygın olarak bulunan büyük toprak gruplarının çoğunu kapsaması büyük bir avantajdır. Fakat geçmişten bugüne yapılan hatalar verimli tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasına imkân sağlamış ve ne yazık ki rantiyeciler de bu arazileri beton yığınlarına dönüştürmüştür. 6 Şubat depreminde yıkılan ve ağır hasarlı binaların büyük çoğunluğunun tarım arazileri üzerine kurulan yerleşim yerleri olması bunun açık örneğidir. Elbette ki bugüne kadar yapılan yanlışların düzeltilmesi mümkün değildir. Fakat geçmişte yapılan hatalardan ders alınarak bundan sonraki süreç iyi yönetilmeli ve ülkemizin sahip olduğu tarım arazilerinin amacı dışında kullanılması yapılacak yasal düzenlemeler ile önlenmelidir. Küresel krizlerin neden olduğu gıda arz güvenliği problemini Pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı sürecinde yaşayarak tecrübe ettik. Bu yüzden bir ülkenin kendi öz kaynaklarından başta gıda temini olmak üzere her türlü ihtiyacını karşılaması hem bugün için hem de gelecek nesiller için hayati önem taşımaktadır…

Yazarın Diğer Yazıları